TELEKONFERANS YÖNTEMİYLE GERÇEKLEŞEN DAVA ŞARTI ARABULUCULUKLARDA SON TUTANAK DÜZENLEME TARİHİNİN BELİRLENMESİ
Bölge Adliye Mahkemesi kararları arasında telekonferans yöntemiyle gerçekleştirilen arabuluculuk sürecinde son tutanak tarihinin; imzaların tamamlandığı tarih mi yoksa anlaşmama hususunda mutabık kalınan tarihin mi olması gerektiği konusundaki uyuşmazlık Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin Esas No: 2025/1242 Karar No: 2025/5080 sayılı kararıyla giderilmiştir.
Ülkemizde bireysel hukuk uyuşmazlıklarında alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak arabuluculuk, ilk defa 07.06.2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (6325 sayılı Kanun) ile kabul edilmiştir. Daha sonra başta 12.10.2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (7036 sayılı Kanun) olmak üzere bazı kanunlarla dava şartı arabuluculuk ihdas edilmiştir.
Yasada tanımlanan şekliyle (6325 sayılı Kanun’un 2. Madde) arabuluculuk; sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak aracılığıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyari olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemidir.
Aynı Kanun’un 8. maddesi gereği “Arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilir ve iletişim kurabilir”. Yine aynı Kanun’un 15. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkralarına göre “Arabulucu, seçildikten sonra tarafları en kısa sürede ilk toplantıya davet eder. Taraflar, emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak kaydıyla arabuluculuk usulünü serbestçe kararlaştırabilirler. Taraflarca kararlaştırılmamışsa arabulucu, uyuşmazlığın niteliğini, tarafların isteklerini ve uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesi için gereken usul ve esasları göz önüne alarak arabuluculuk faaliyetini yürütür.’” Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 10/1 hükmüne göre ise “Arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilir. Bu amaçla her türlü iletişim aracını kullanabilir.”
Hem Kanun hem de Yönetmelik’de mevcut düzenlemenin doğal sonucu olarak Arabuluculuk sürecinde takip edilecek usulü taraflar belirlemektedir. Taraflar çoğunlukla arabuluculuk görüşmelerinin telekonferans ya da çeşitli görüntülü görüşme araçları ile gerçekleştirilmesini tercih etmektedirler. Bu yöntemle yapılan toplantılara müteakip varılan sonuç uyarınca düzenlenen son tutanağın taraflarca imzalanması sürecinde farklılıklar olabilmekte ve bu da son tutanağın düzenlenmesiyle yeniden işlemeye başlayan zamanaşımı ve/veya hak düşürücü süreler açısından tereddütlere yol açabilmektedir.
Örneğin taraflardan en az birinin Telekonferans yöntemiyle katıldığı arabuluculuk görüşmelerinde; arabulucu ve fiilen katılan taraf ilk tutanak ve son tutanağı ıslak imza ile imzalamakta, telekonferans ile katılım sağlayan tarafa da düzenlenen tutanaklar ıslak imza alınması için kargo, posta vb. yollarla gönderilmektedir. Eksik olan imzanın tamamlanmasından sonra son tutanak arabulucuya tekrar gönderilmektedir.
Tüm tarafların E-imzasının olduğu durumlarda son tutanak arabulucu tarafından e-posta ile gönderilebilmekte bu durumda da tutanaklara vekiller/taraflar tarafından e-imza ile imzalama işlemi gerçekleştirilmektedir. E-imza ile imzalanan tutanaklar, ıslak imza ile imzalanan tutanaklar ile hukuki anlamda aynı nitelikte sayılmaktadır. Bu tutanaklar arabulucu tarafından görüşmenin tamamlandığını belirtir şekilde sisteme yüklenebilmektedir.
Diğer yandan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3/11 hükmünde arabulucunun taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması yahut yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılması veya varılamaması hâllerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdireceği ve son tutanağı düzenleyerek durumu derhâl arabuluculuk bürosuna bildireceği düzenlenmiştir.
Ülkemizde 2018 yılından bu yana uygulanmaya başlanan bazı davalardan önce Arabuluculuğa başvurmanın Dava Şartı haline getirilmesi sonrası uygulamada bazı sorunlarla karşılaşılmıştır. Bunlardan biri de Zamanaşımı ve/veya Hak düşürücü sürelerin son tutanağın düzenleme tarihinden itibaren işlemeye başlaması öngörüldüğünden bu tarihin doğru şekilde tespitidir. Açıklayacak olursak; 7036 sayılı Kanun’un 3/1 hükmüne göre kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı, işe iade, alacak ve tazminatla ilgili itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davaları talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/1 hükmünde ise arabuluculuk faaliyetinin anlaşmama ile sona ermesinden sonra yani son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde işe iade davası açılmak zorunda olduğu belirtilmiştir.
7036 sayılı Kanun’un 3/2 ve 6325 sayılı Kanun’un 18/A-2 hükümlerine göre” Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
Görüldüğü üzere arabuluculuk faaliyetine başvurulması gerektiği belirtilen durumlarda dava açabilme şartı, arabuluculuk son tutanağının düzenlenmiş olmasına bağlanmıştır. Arabuluculuk son tutanağı, kısaca “arabuluculuk faaliyetinin ne şekilde sona erdiğini belgeleyen bir tutanak” olarak tanımlanabilir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 21.03.2022 tarihli ve 2022/3222 Esas, 2022/3813 Karar sayılı kararı).
7036 sayılı Kanun’un 3/2 hükmünde ise son tutanağın aslının veya onaylı bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi gerektiği; aksi hâlde verilen bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulmazsa davanın usulden reddedileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla dava açtığında davacının elinde son tutanağın aslının ya da onaylı örneğinin bulunması zorunludur.
Yapılan açıklamalara göre uyuşmazlığın giderilmesi istemi değerlendirildiğinde; anlaşamamaya ilişkin son görüşmenin yapılıp tutanağın arabulucu tarafından düzenlendiği tarihin son tutanağın düzenlendiği tarih olarak kabul edilmesi, arabuluculuk son tutanağının aslı veya arabulucu tarafından onaylanmış bir sureti elinde olmayan davacı bakımından hak arama hürriyetinin ihlaline, mahkemeye erişim hakkının kısıtlanmasına ve hak kaybına neden olacaktır. Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığının Ticari Davalarda Dava Şartı Arabuluculuk Kitapçığında da “arabuluculuk sürecinin tüm imzaların tamamlanması ile sona ereceği” ve dava açma süresinin “son tutanaktaki son imzanın tamamlanması ile başlayacağı” belirtilmektedir.
Bu güne kadar son tutanağın düzenlendiği tarihin düzenleme tarihi mi yoksa imzaların tamamlandığı tarih mi olacağı hususunda BAM kararları arasında oluşan uyuşmazlığı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi,
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 13.10.2022 tarihli ve 2022/3109 Esas, 2022/3386 Kararı doğrultusunda gidermiştir. Hâl böyle olunca, arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarih; son tutanaktaki tüm imzaların tamamlandığı veya tamamlanmış sayıldığı tarihtir. Telekonferans/videokonferans yöntemiyle gerçekleştirilen arabuluculuk sürecinde son tutanak düzenleme tarihi olarak İMZALARIN TAMAMLANDIĞI TARİH kabul edilmiştir.